Motivasyon, bir amacı gerçekleştirmek için belli miktarda çabayı harcamaya istekli olmak demektir. Daha geniş tanımı ise; organizmayı davranışa iten, bu davranışların düzenlilik ve sürekliliğini belirleyen, davranışa yön ve amaç veren çeşitli iç ve dış etkenler ile bunların işleyişini sağlayan mekanizmalar olarak tanımlanabilir.
Konsantrasyon ise, bir konuya zihinsel olarak belli bir süre odaklanabilmektir. Konsantrasyon süresi, kişiden kişiye değişebildiği gibi; aynı kişide konu ve yapılan işe göre de değişiklik gösterebilir.Genellikle sevdiğiniz,merak ettiğiniz,önemsediğiniz ve yapabildiğiniz işlere daha uzun süre konsantre olabilirsiniz.
Konsantrasyonumuzun bozulması yani dalgınlık dediğimiz şey ise, yoğunlaşmamız gereken konu yerine başka bir konuyu düşünmek demektir.
İnsan beyni aynı zamanda iki şeyi düşünüp yapamayacağı için kendimizi o anda asıl odaklanmamız gereken konu yerine başka bir konuyu düşünürken bulabiliriz. Herkes zaman zaman dalgın olabilir ancak; önemli olan bunun sıklığı ve süresidir.
Ne kadar dalgın olduğunuzu anlamanız için işte size bir test:
Bir yol boyunca yürüyerek, nefesinizi 1''den 10''a kadar sayın. Bitince tekrar 1''den başlayıp 10''a kadar sayın. Bu işlemi üstüste kaç kez yapabildiğinizi görün. İdeal olanı 5-6 kezden az olmamak koşuluyla daha fazlasıdır. Dalgınlıkla 10''dan sonra tekrar 1''e dönmek yerine 11, 12, 13 gibi saymayı sürdürdüğünüzde en son kaçta kaldığınıza dikkat edin. İşte bu sayı, sizin ne kadar uzun süre dalabildiğinizin bir ifadesi olabilir. Gerçekten çok dalgın kişilerin 120''lere kadar saymaya devam ettikleri görülmüştür.
Bu çerçevede motivasyonun ve konsantrasyonun 4 işlevinden söz edilebilir:
1. Davranışı başlatma
2. Davranışın şiddet ve düzeyini belirleme
3. Davranışlara yön verme
4. Davranışların devamını sağlama
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi motivasyon ve konsantrasyon "Hedefe Yönelik bir davranış dizisini başlatan yönlendiren, devamını sağlayan ve neticede durduran bir süreç veya süreçler zinciri" dir. Teşvik etmek, moral gücü kazandırmak, harekete geçirmek, dürtülemek, güdülemek, yönlendirmek, isteklendirmek, özendirmek gibi anlamlara gelmektedir.
Kısaca,bir insanı belirlenmiş bir hedef için harekete geçiren bir güç ya da bu amaçla gösterilen çabaların tümüdür.Bir ihtiyaç olmaksızın bireylerin motive olabilme olanağı yoktur. Yani motive olabilmek için bir ihtiyacın giderilmesine yönelik bir düşünce sürecinin başlamış ve sonucunda da zihnin ihtiyacın giderilmesine yönelik bir karara varmış olması gerekmektedir. Süreç bu şekilde işlediği içinde motive olabilmeyle ihtiyaçların tespit edilmesi, ihtiyaçların giderilmesine yönelik zihinsel sürecin oluşması ve bunun sonucunda da bir kararın alınması arasında güçlü bir ilişkiden söz edilebilir.
Öğrenme, kişinin ihtiyaçlarını fark etmesi, bu ihtiyaçları karşılayacak fırsatları ve bu fırsatların kendisine sağlayacağı ödülleri değerlendirmesi ve bunlara istemli bir tepki göstermesidir. Kişinin enerjisini öğrenmeye odaklaması, öğrenme durumuna aktif olarak katılması gerekir. Kişinin öğrenmeye katılıp katılmayacağını belirleyen güç ise öğrenme motivasyonudur
Motivasyon ve konsantrasyon okuldaki öğrenci davranışlarının yönünü, şiddetini, kararlılığını belirleyen en önemli güç kaynaklarından biridir. Öğrenmek için her öğrenci öğrenme-öğretme süreçlerine istekli olarak katılmak, öğrenmenin gerektirdiği ilkelere uymak ve öğrenmesinin sorumluluğunu taşımakla yükümlüdür. Eğitim ortamlarında bir bilgi ya da beceriyi, eğitimin tüm ilke ve kuralları kullanılarak verilmeye çalışılsın, öğrenenin motivasyonu düşükse, öğrenmenin gerçekleşmesi tehlikeye düşer. Buna karşılık motivasyon arttıkça, kişinin öğrenmek için yapması gerekenlere karşı isteği ve çabası da artar. İyi eğitim, bir yandan öğrenenin içsel motivasyonunu beslerken, bir yandan da öğrenme eylemini kolaylaştıracak desteği sağlayan eğitimdir. Kişi, öğrenmede başarı kazandıkça kendine güveni ve başarı beklentisi artar, bu da motivasyon düzeyini yükseltir ve öğrenmenin daha etkili olmasını sağlar.
Motivasyon ve konsantrasyonu, öğrencilerin belirli akademik amaçlara ulaşmak için duydukları isteklilik olarak aldığımızda, akademik görevlere yeterince motive olamamış (edilememiş) bir öğrencinin şu davranışları gösterdiği söylenebilir:
Öğrenci derse düzenli olarak devam etmez, derslere geç gelir,
Dersleri dikkatli dinlemez, ilgisini arkadaşlarına ya da farklı konulara yöneltmiştir,
Ödevlerinde güçlükle karşılaşınca, çözüm yolları aramaz ve işleri oluruna bırakır,
Kendi yetenek ve becerileri konusunda gerçekçi bir bakış açısı yoktur (kendisini ya olduğundan daha iyi ya da, daha kötü olarak algılayabilir).
Kendisine yönelik olumsuz inançlara sahiptir,
Derslere ya da konulara ilgisiz görünür, öğretmen tarafından derse çekilmesi güçtür.
Buna karşılık motivasyonu ve konsantrasyon yüksek olan öğrenci ise;
Derslere zamanında ve hazırlıklı gelmeye özen gösterir,
Dersle ilgili materyalleri yanında bulundurur ve kullanır,
Soru sorarak ve kendi fikirlerini belirterek, derse katılım gösterir,
Derslerle ve akademik görevlerle ilgili sorumluluğu yüksektir,
Akademik görevlerle ilgili bir sorunla karşılaştığında, araştırma ve sorunu çözme konusunda enerjisi yüksektir.
Başarı, kontrollü ve sürekliliği olan bir motivasyon ve konsantrasyon düzeyinde kalabilmeyi gerektirmektedir. Başarılı olmak isteyen, başarıyı arzu eden bir öğrencinin yapması gereken elbette ders çalışmaktır. Fakat insanlar her hangi bir konuda hemen çalışmaya başlayamamaktadır. Bunun nedeni çalışma öncesinde zihinsel ve duygusal bir hazırlığın gerekli oluşudur. Bu hazırlığın motive olmayla direkt bir ilgisinin olduğu açıktır.
Bir öğrenci başarılı olmak için çalışmak zorundadır. Fakat çalışma için içsel ve dışsal faktörleri sağlıklı değerlendirmek durumundadır. Başarı sadece çok çalışmaya ya da belli bir dönemde çalışmaya bağlı değildir. Başarının doğası gereği sürekli ve disiplinli bir uygulama yapmak kaçınılmazdır. Bunu sağlayan itici güç ise motivasyondur.
ÖSS söz konusu olduğunda öğrencilerin başarılarını belirleyen ana unsur motivasyon düzeyleridir. Eğer öğrenci motive kaynağını içsel nedenlere bağlamış, motive oluş kaynağını kendinden, kendi varoluşundan almaya başlamışsa motivasyon düzeyi genelde bireyi başarıya götürmektedir. Yok eğer tersi bir durum ile karşı karşıya ise o zaman öğrenciyi motive eden kaynakları bulmak ve buradan hareketle rehber öğretmenler,öğretmenler ve aileler öğrencinin motivasyonunu istenilen düzeye getirmek durumundadır.
Bunu yapmanın yolu öğrenciye rağmen bir çalışma yürütmek değildir. Tam tersine öğrencinin potansiyellerine, yetenek ve ilgilerine uygun bir gelişim planı hazırlamaktır.İstenilen aslında motivasyon düzeyini kontrol altında tutabilmeyi başarmaktır. Bu nokta önemlidir. Çünkü kontrol, kesintisiz motivasyon ve başarı için gerekli ve önemli bir unsurdur.
MOTİVASYON VE KONSANTRASYONUN KAYNAKLARI
En güçlü motivasyon ve konsantrasyon kaynağı bireyin kendi düşünceleri, bir başka deyişle zihinsel süreçleridir. Bu bağlamda birey ne düşünür, nasıl düşünür, moral değerleri nelerdir, bireysel gelişimine katkıda bulunan kaynakları nasıl değerlendirmiştir, dünya görüşü, yaşam standardı vs gibi bir çok faktör önem kazanmaktadır.
Olumlu düşünen bireylerin, olumsuz veya karamsar düşünen bireylere oranla daha kolay ve çabuk motive olduğu bilinmektedir. Bunun asıl nedeni iyimser bakışın harekete geçme noktasındaki pozitif katkısıdır. Daha açık bir ifadeyle hayata olumlu bakan bir birey en zor olaylarda dahi yapılabilecek bir şeylerin varlığını bilir ve bu doğrultuda inancını kaybetmeden harekete geçer. Oysa kötümser bakış bireyi sınırlandırır, hareket kabiliyetini kısıtlar, başarılabilecek konularda dahi tereddüt yaşatır ve nihayet motivasyonu daha oluşma aşamasında yok eder. Böylece kötümserlik, motive kaynaklarına ulaşmamızda büyük bir engel oluşturmaktadır.
Motivasyonumuzu ve konsantrasyon bozan bir başka faktör de sorunların hiç bitmeyeceğine dair kurgulanan inançlardır. Sorunların, stresin ve zorlukların hayatın ve yaşamın bir parçası olduğunu kabul ederek işe başlamak bizim için hem daha gerçekçi hem de sorunları çözme noktasında daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır. O halde sorunların varlığıyla yaşamayı öğrenmek gerekmektedir. Ayrıca problemlerin geçici doğasını hatırda tutarak yolumuza devam etmek, ufuk açıcı bir pozitif bakış açısıyla yaşamayı beraberinde getirecektir. Üzerimizdeki baskının geçici olduğunu bilmek bize fazladan pozitif katkıda bulunacaktır.
Motivasyonun diğer bir kaynağı, umut taşımak, umutlu olmaktır. Bazen her şeyimizi kaybettiğimizi düşünürüz. Sanki dünya başımıza yıkılmış ve biz o yıkık dünyanın altında öylece kalakalmışız. Her şey kötüdür, kötü gitmektedir. Yoluna girmesi için mucize gerekmektedir. Böyle olduğunu varsaysak bile geleceğin sizi beklediğini düşünmek ve o geleceğin kimseye değil sadece ve sadece size ait olduğunu bilmek yeterlidir. Evet gelecek ama herhangi bir gelecek değil bu. Sizinle hep birlikte olacak ve size özel, size ait olan bir gelecek. Yarınlar hep orada ve yalnız sizi beklemektedir. Onu kendi isteğinizce kurmak istemez misiniz? Bunun için yapmanız gereken bir tek şey var. Umudunuzu asla yitirmemek.
Gerçekçi hayaller de motivasyon kaynaklarından biridir. Hayaller yaratıcı düşüncenin ürünüdür. Eğer yaratıcı ve üretebilen bir yanımız olmasaydı hayallerin varlığından da söz edilemezdi. Hayaller bize gerçeklerin katı sınırlamalarından kurtulma imkanı verir. Gerçekliğe farklı bakmayı öğretir. Ama nasıl olursa olsun hedeflerimize dair hayaller kuracaksak gerçekle bağını tamamen koparmamak gerekir. Çünkü gerçek her an karşımızdadır ve bizi bağlayıcı özelliği vardır.
AKUPUNKTURUN MOTİVASYON VE KONSANTRASYON ÜZERİNE ETKİSİ
Sözü edildiği gibi motivasyon ve konsantrasyonu etkileyen birçok faktör bulunmaktadır.Tespit edilmiş bu olumsuzluklar akupunkturun yapıcı etkileri ile ortadan kaldırmakta, kişinin bedensel ve zihinsel süreçte hazır olması sağlanmaktadır.Akupunktur uygulaması esnasında zihinsel aktivasyon merkezlerine gönderilen sinyallerle bu gerçekleştirilmektedir.Bedenin ve düşünce sürecinin üzerinde etkili olan hormonal aktivasyonun düzenlenmesi sağlanarak kişinin motivasyon ve konsantrasyon seviyeleri ileri seviyelere ulaştırılmaktadır.Yine süreçte etkili olan duygu durum bozuklukları da tedavi edilebilmektedir.