Benzer mekanizmalara dayanan, nedeni halen tam olarak aydınlatılamamış bağışıklık, kalıtımsal, çevresel faktörlerin karmaşık ilişkisinin sorumlu tutulduğu Crohn Hastalığı,ülseratif kolit ve indetermine koliti içeren bir grup hastalıktır.Her iki hastalıkta en sık başlama yaşı 15-25 arası iken, ileri yaş grubunda 55-65 yaş arasında da gözlemlenebilir.Ülseratif kolit kalın barsakların iç yüzeyini döşeyen zarın iltihaplanması ile karekterize olan bir hastalıktır.Öncelikli şikayet kanlı, mukuslu ishaldir. Makattaki iltihabi reaksiyon nedeni ile dışkı miktarı az miktardadır, sürekli tuvalete gitme isteği olabilir.
Kalın barsakların tamamında hastalık varsa ateş, kilo
kaybı ve genellikle karın alt kısımlarında olan ağrı, ishale eşlik
edebilir.
Bazen yaşlı kişilerde kabızlıkta olabilir.Ülseratif kolit
hastalığı bulaşıcı değildir.Yani kişiden kişiye direkt ya da kullanılan
eşyalar ile bulaş söz konusu değildir. Çocuğa direkt geçiş söz konusu
değildir ancak anne ya da babası sağlıklı olan çocuklara göre ülseratif
koliti olan ebeveyni olan çocuklarda iltihabi barsak hastalığı gelişme
riski daha fazladır. Kalın barsaklarda hastalığın tutulum yerine göre
distal, sol, ekstansif ve pankolit olarak adlandırılır. Hastaların
hemen hemen hepsinde de rektum denilen kalın barsakların anüse en yakın
olan bölümünde iltihaplanma vardır. Hastalığın yerleşim yerinin yanında
hastalık şiddetine göre de sınıflandırma yapılabilir. Hafif- orta ve
şiddetli aktivite gösteren hastalık. Hastalık müzmin bir
hastalıktır.Alevlenmeler ve klinik olarak yatışmalarla seyreder.Ağrı
kesici ilaçlar, aspirin, bazı antibiyotikler, doğum kontrol hapları
hastalığın alevlenmesine neden olabilir bu nedenle bu ilaçların mutlak
suretle doktor kontrolünde verilmesi gerekmektedir.Hastadan alınan
bilgiler, dışkı tahlili, endoskopik muayene denilen rektoskopi ya da sol
kolonoskopi veya tam kolonoskopi, endoskopik muayene esnasında alınan
biyopsilerin patolojik değerlendirilmesi ile konulur.Baryumlu filmler,
ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi de gerekli görülürse
yaptırılabilir.
Ülseratif kolit kalın barsakların hastalığı olmasına rağmen vücuttaki diğer organlarla ilgili de değişik bulgular verebilir.
Bunların bir kısmı hastalığın alevlenmesi ile ilişkilidir ve hastalık
yatışınca geriler (örneğin;mafsallarda şişlik, kızarıklık ile seyreden
iltihabi tablo, ağızda aftlar gibi). Bir kısmı ise hastalık aktivitesi
ile ilişkili değildir, hastalık başlamadan yıllar önce başlayabilir veya
hastalık ortadan kalktıktan sonra da ilerlemeye devam eder (primer
sklerozan kolanjit gibi).
Ekstensif ülseratif koliti olan kişilerde kalın barsak kanseri gelişme riski normal insanlara göre belirgin artmıştır.
Kanser gelişme riski hastalığın başlangıcından itibaren ilk 8-10 yıl sonrasında artmaya başlar.
Erken yaşta hastalığı başlamış olanlarda ileri yaşlarda hastalıklı
geçirilen süre uzun olacağı için kanser gelişme riski fazladır.
Hastalığın kalın barsakların ne kadarını etkilediği kanser gelişimi açısından önemlidir.
Ekstensif ya da pankoliti olan hastalarda, distal ya da sol tip
ülseratif koliti olan hastalara göre artmış kanser riski söz konusudur.
Uzun süreli hastalığı olan vakalara düzenli aralıklarla kolonoskopi yapılarak çok sayıda biyopsi alınması önerilmektedir.
Kalın barsak kanseri uzun yıllar alevlenmenin olmadığı klinik olarak stabil seyreden hastalarda da görülebilir.
Pankolitli olgularda hastalığın başlangıcından itibaren 7-10 yıl geçmiş
olan vakalarda, sol taraf tutulumu olanlarda bundan daha geç zamanda
başlangıçta her 3 yılda bir ilerleyen dönemlerde ise yılda bir
kolonoskopi yapılarak biyopsi alınması önerilmektedir.
Sindirim sisteminin herhangi bir yerini tutabilen (kalın barsaklar-ince barsaklar-oniki parmak barsağı-mide-yemek borusu-dil-ağız gibi) nedeni tam olarak bilinmeyen bir hastalıktır. Temel olarak ishal, karın ağrısı, kilo kaybı.Ancak kesin teşhis konulmadan önce hastalar aylar yıllarca devam edebilen belli belirsiz karın ağrısı ve aralıklı ishalden şikayetçi olabilir. Hastalık klinik olarak şiddetlenmeler ve yatışmalarla seyreder. Ülseratif kolitin tersine Crohn hastalarında mümkün olduğunca ameliyattan kaçınılır, zorunlu kalınmadıkça hastalara ameliyat önerilmez.Mutlak zorunlu olunmadıkça ameliyat yaptırılmamalıdır. Genel olarak özel bir diyet yapılması önerilmez, hastalar ne dokunuyorsa o gıdayı yememelidirler.Katı diyet yapılması ağızdan alımı azaltarak düşkünlüğe ve genel durum bozukluğuna neden olabilir.
Crohn hastalığında kanser gelişme riskiKalın barsak tutulumu olan hastalarda kanser gelişme şansı normal insanlardan daha yüksek ancak ülseratif koliti olan insanlardan daha düşüktür.Ancak kanser riski düşük olduğu için sadece bu amaçla hastaların kanser gelişimi açısından düzenli takip edilmesi önerilmez. İnce barsakta hastalığı olan kişilerde iltihabi olayın aktif olarak devam ettiği bölgede kanser geşilme riski vardır.
TEDAVİKlasik tıbbi
tedavide her iki hastalıktada hastalığın etkilediği bölgeye bağlı olarak
ağızdan ilaç verilerek ya da makattan lavman ya da fitil verilerek
tedavi edilebilir.Hastalık alevlenme ve yatışmalarla seyrettiğinden
alevlenme döneminde farklı ilaçlar kullanmak gerekir. Hastalık müzmin
bir hastalık olduğu için klasik tıp bilgisine göre hastanın mutlak
suretle ilacını hayat boyu kullanması gerekmektedir. Ülseratif kolitte
hasta barsak ameliyat ile çıkarılacak olursa hastalık ortadan
kalkabilir.Crohn hastalığında ameliyattan kaçınılmalıdır. Hastalığın
tedavisinde diyetin yeri yoktur. Hastalar kendilerine dokunmayan,
istedikleri gıdaları tüketmekte serbesttirler. Ancak hastalığın çok
aktif olduğu dönemde geçici olarak normal zamanda ishal yaptığı bilinen
gıdalardan kaçınılması önerilmektedir. Hastalığa yakalanmadan önce süt
ve süt ürünleri dokunmuyorsa teşhis konulduktan sonra bu tarz gıdaları
tüketmelerinde hiçbir sakınca yoktur.
Crohn hastalığının tedavisinde kullanılan sulfasalazinin yan etkisi
En sık gözlemlenen yan etkiler bulantı, kusma, iştahsızlık, başağrısı,
cilt döküntüleri, ateş ve abdominal rahatsızlık hissidir.
Sulfasalazin; sperm yapısını değiştirerek, sperm sayısını azaltır ve
kısırlığa neden olur. Spermler üzerine olan etki geri dönüşümlüdür ve
ilacın kesilmesinden sonra ki 3 ay içerisinde düzelir. Gebe ve emziren
kadınlarda sulfasalazinin güvenli olarak kullanılabilir, tedaviye folat
eklenmesi gerekir.
Yukarıda bahsi geçen iki hastalıkta, akupunktur ile tedavi edilebilmektedir. Hastalıkta var olan periyotların sıklığına va şiddetine göre tedavi planlaması yapılmaktadır. Hastalığın oluşturduğu genel duygu durum değişiklikleri de yine akupunktur ile başarı ile tedavi edilebilmekte ortaya çıkan olumsuzluklar giderilebilmektedir. Akupunktur tedavisinin başarı oranı %70-75 civarındadır.